Her vakit futbol yazısı yazılmaz. Bu seferlik biraz ara verip (hazır liglere de ara verilmişken), beynelmilel bir spor dalına dair naçizane yorumlarımızı sıralayalım.
Kimilerince kabul edilmese de, bendeniz ''amatör balıkçılığı'' bir spor branşı olarak görmekteyim. Ne diyor, spor için ''Türk Dil Kurumu'' sözlüğünde: ''Kişisel veya toplu oyunlar biçiminde yapılan, genellikle yarışmaya yol açan, bazı kurallara göre uygulanan beden hareketlerinin tümü.'' Herhalde, balıkçılığı da böylesi bir aktivitenin içine rahatlıkla yerleştirebiliriz. Özellikle Galata Köprüsü üzerinde icra olunan meşgalenin kitleselliği göz önünde tutulursa, meselenin önemi kavranacaktır. Hoş, aktivitenin işsizlik ve karın doyurma ile olan ilişkisi de bu spora anlamlı bir yön katıyor.
Her neyse, balıkçılığın spor olduğuna kani olmuşsak şimdi bazı detaylara girebiliriz. Özellikle ticari yönü ağır basan ağ balıkçılığı bu yazının konusu değildir. Kıyı balıkçılığını da en azından bir müddet erteleyelim. Ve asli konumuz olan tekne balıkçılığı mevzusuna girelim.
Bir spor aktivitesinin hakkını vermek, -ki bazen bu, işi çığırından çıkarmak olarak da algılanabilir- olayın her kademesinde bilfiil yer alıp, iş-bilir şahsın direktiflerine uymakla gerçekleşir.
Aktivitenin hazırlık pasları olarak addedilen yem hazırlamak, balık cinsinin ilgi duyduğu böcekler düşünüldüğünde pek keyifli olduğu söylenemez. Hayır bir de, bu yemlerin ikâmet ettiği yerler dikkate alındığında, ilgi alanı balık cinsinin bu su böceklerini nasıl oralardan çıkartıp yedikleri de hakikaten şaşırtıcıdır. Neyse, mevzu konusu olan yemler kabuklu deniz hayvanları, karides türevleri ve ebatları itibariyle zaten tutulacak balık boyutlarında olan su yumuşakçalarıdır. Özellikle karides türevlerinden olan ''mamun'' adlı muteber yemin çıkarıldığı yerdeki mesai (Mesela Enez'deki Hüzmene Gölü), hakikaten takdire şayandır. Ve vücuttaki her türlü hamlığı en minimum noktaya çeker.
Tabii bir de bu yemleri parayla almak vardır ki, eğer yanınızdaki iş-bilir şahıs bu işin emekçisi ise, böyle bir şansınız neredeyse yok gibidir.
Sonrası ise, teknenin üzerinde, güneşin alnında az önce çıkardığınız yemi oltaya takma (ki hayvanın vücut hatları nedeniyle bu mesainin akupunktur tedavisinden farkı yoktur) ve sonrasında da misinayı denize salmayla devam eder. İşte meselenin asıl spor yanı burada başlar; salma ve toplama işini yapacağınız yer, kaba etlerinizin sertleşmesinde önemli bir işlev görür. Biraz rahatsız edicidir, ama efor gereklidir; salma ve toplama işlemi ise aktivitenin yerine göre bu sporun zorluk derecesini belirler. Örnek; Saroz kıyılarında iseniz, yaklaşık 4-5 metrede keyfinizi sürerken, Adrasan Koyu açıklarında 100 metrelerde kol kaslarınıza şahane yüklemeler yaparsınız. Aktivitenin toplu olması, ise bu spora yarışma havası katması açısından önemlidir.
Eğer, gün boyu sürmesi muhtemel etkinlik sonucunda, kovayı da doldurmuşsanız, rahatlıkla bir koya çekilip, tekne üzerinde, olası sonraki spor aktivitesi için, vücudunuza yağı ve alkolü depolayabilirsiniz. Ki bir sonraki maçın, meşru bir zemini olsun...
(Kâr amacı gütmemek şartı ile bu yazının tüm hakları, yazarını ve ilk yayınlandığı yayını belirtmek kaydıyla kullanmak isteyene aittir...)